SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

VASAYA BAHSİ

<< 2870 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا عَبْدُ الْوَهَّابِ بْنُ نَجْدَةَ حَدَّثَنَا ابْنُ عَيَّاشٍ عَنْ شُرَحْبِيلَ بْنِ مُسْلِمٍ سَمِعْتُ أَبَا أُمَامَةَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ إِنَّ اللَّهَ قَدْ أَعْطَى كُلَّ ذِي حَقٍّ حَقَّهُ فَلَا وَصِيَّةَ لِوَارِثٍ

 

Şurahbil b. Müslim'den demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.)'i:

 

"Şüphesiz ki Allah her hak sahibine hakkını vermiştir. Hiçbir varis'e vasiyet edilemez." derken işittim.

 

 

İzah:

Buhâri, vesaya, buyu; Tirmizî, vesaya; Nesaî, vesaya; İbn Mâce, vesâya; Da-rimi, vesaya; Ahmed b. Hanbel, IV, 186, 187, 238, 239, 286, V, 268.

 

Metinde geçen "Allah her hak sahibine hakkını vermiştir. cümlesiyle kast edilen, varislerin mirastan alacakları payın miktarım açıklayan Nisa sûresinin 11-13. âyetleridir.

 

Yüce Allah bu âyetlerde, mirasçıların mirastaki paylarını açıkladığı gi­bi, yine bu âyetle, ölüm döşeğinde bulunan bir kimsenin başta anne ve ba­bası olmak üzere yakın akrabalarına malının bir kısmını vasiyyet etmesini farz kılan Bakara suresinin 180. âyetini yürürlükten kaldırdı.

 

Ancak âlimlerden bazıları, "miras âyetlerinin inmesiyle ebeveyne ve yakın akrabaya vasiyyeti farz kılan Bakara suresinin 180. âyetinin yürürlükten kalk­mış olması gerekmez. Çünkü bir kimsenin malının bir kısmını vasiyyet edip, kalan kısmını da miras âyetlerinde belirtilen ölçüler içerisinde taksim edil­mek üzere varislere bırakması mümkündür" diyerek miras âyetlerinin vasiyyet âyetini neshetmediğini iddia etmişlerdir.

 

Hanefi âlimleri, müslümanlar arasındaki yaygınlığı ve gördüğü kabul sebebiyle tevatür derecesine ulaşan ve mevzumuzu teşkil eden bu hadis-i şe­rife sarılarak "miras âyetlerinin Bakara sûresinin 180. âyetini nesh ettiğini, dolayısıyle bir kimsenin ebeveyniyle diğer yakın akrabalarına malının bir kıs­mını vasiyyet etmesinin üzerine vacib olmadığını" söylemişlerdir. Ömer Na-suhi Bilmen efendi, Hanefi âlimlerinin bu mevzudaki görüşlerini şöyle açık­lıyor: "Müslümanlığın başlangıcında varis olacak ana ile babaya ve sair ya­kınlara vasiyyet edilmesi, bir vecibe iken bu husustaki hükm-i şer'î bilahere miras âyetleriyle ve mütevatirül âmel olan bir hadL-i şerif ile hikmet için nesh edilmiştir. Filhakika varisler, zaten muayyen hisselerini alacakları için ken­dilerine ayrıca vasiyyete hacet kalmamıştır. Gerek varisler arasında ve gerek varisler ile müverrisleri arasında bir muhabbet ve sevginin, bir bağlılığın de­vamı pek istenen bir şeydir. Bunlardan bazılarım bittercih vasiyyette bulun­mak ise diğerlerinin kalplerini kırar, aralarında bir düşmanlığın uyanması­na sebebiyet vererek akraba bağlarının çözülmesine vesile olabilir. Binaena­leyh böyle bir hale sebebiyet verilmesi doğru olamaz.

 

Şu kadar var ki, herhangi bir maslahat mülahazasıyla varislerden bazıla­rına yapılan bir vasiyyeXe diğer varisler, icazet verirlerse kendi rızalarıyla hak­larını düşürmüş olacakları cihetle bu paylaşmanın cevazına bir engel kal­mamıştır.[Ömer Nasuhi Bilmen, Huktık-ı Islamiye ve Istılâhat-ı Fıkhıyye Kamusu, V, 125.]

 

İmam Şafiî'ye göre; miras âyetlerinin Bakara suresinin 180. âyetini nes-hetmiş olması ihtimali bulunduğu gibi, miras âyetleriyle vasiyet âyetinin iki­sinin birden yürürlükte kalmış olması ihtimali de vardır. Fakat mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerif, her iki hükmün birlikte yürürlükte kalması ihtima­linin ortadan kaldırıp ebeveyne ve diğer yakın akrabaya vasiyyet etmeyi farz kılan vasiyyet âyetinin miras âyetleriyle neshedildiğini açıkça ifade etmiştir.

 

Hattâbî'nin açıklamasına göre; "Alimlerin pek çoğu miras âyetlerinin vasiyyet âyetini neshetmesindeki maksadın kendilerine vasiyyet edilmediği için vasiyyetten yararlanamamış olan diğer akrabaların hukukunu korumak olduğunu, durum böyle olunca da diğer mirasçıların kabul etmesi halinde herhangi bir mirasçıya vasiyyette bulunmakta bir sakınca bulunmadığını söy­lemişler. Bunu mirasçıların kabul etmesi halinde, malın üçtebirinden fazla­sını vasiyyet etmenin caiz oluşuna hamletmişlerdir.

 

Âlimlerden bazıları da mirasçılardan bazılarına yapılan vasiyyet diğer mirasçılarca kabul edilse bile yine de geçersizdir, demişlerdir.

 

Hattâbî'nin açıklamış olduğu son görüş, Zahirîlerin görüşüdür. Bezi yazarı âlimlerin bu mevzudaki görüşlerini şöyle özetliyor:

 

"Âlimlerin miras âyeti geldikten sonra vasiyyet âyetinin hükmünün ge­çerliliği hakkındaki görüşleri ikiye ayrılır:

 

a. Vasiyyet âyetinin hükmü, varis olmayanlar için geçerlidir. Fakat va­risleri hakkında geçersizdir. İbn Abbas ile Hasan-i Basri ve Mesrûk bu gö­rüştedirler. Bunlara göre; bir kimsenin varis olmayan akrabasına malının bir kısmını vasiyyet etmesi üzerine farzdır.

 

b. Varisler hakkında da varis olmayanlar hakkında da geçersizdir. Müfessirlerin ekserisi ile fıkıh âlimlerinin ekserisi bu görüştedirler. Bu görüşte olan âlimlere göre, bir kimsenin herhangi bir kimse için vasiyyette bulunma­sı üzerine farz değildir.